04 Ocak 2025 Cumartesi
Haberin Devamıİliç Cumhuriyet Başsavcılığınca, Çöpler köyündeki maden sahasında 13 Şubat’ta Adnan Keklik, Kenan Öz, Ramazan Çimen, Uğur Yıldız, Abdurrahman Şahin, Fahrettin Keklik, Mehmet Kazar, Şaban Yılmaz ve Hüseyin Kara’nın toprak altında kalarak hayatını kaybettiği, İsa Taşdelen ve İshak Demir’in yaralandığı toprak kaymasına ilişkin başlatılan soruşturma tamamlandı.Erzincan 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen 69 sayfalık iddianamede, tutuklu sanıklar I.R.G, S.K.S, A.R.K, S.Ç. ve Ö.A. ile 38 tutuksuz sanık bulunuyor.İddianamede, hadise yeri keşif ve inceleme işlemlerinde tutulan tutanaklar, toprak ve ab numunelerinin analiz sonuçları, suçtan ziyan görenlerin beyanları, müşteki ifadesi, adli raporlar, ölü muayene ve otopsi tutanakları, Diyarbakır Adli Tıp Grup Başkanlığının DNA raporları, bilirkişi raporları, sanık ifadeleri, kolluk tarafından düzenlenen araştırma ve çözümleme tutanakları, eğitim/zimmet/sağlık raporu belgeleri, fotoğraflar, hava emisyon ölçüm raporları, radar görüntüleri, patlatma verileri, Meteoroloji Genel Müdürlüğü ölçüm sonuçları, ÇED ruhsat belgeleri, ölçüm sonuçları, laboratuvar tecrübe sonuçları, işletme ruhsat ve ruhsatları, amel kazası bildirimlerine ilişkin evrak ve toprak numune sonuçları yer alıyor.Haberin Devamı12’Sİ ASLİ, 31’İ TALİ KUSURLUToprak kaymasının meydana geldiği gün hadise öncesi, hadise hatıra ve sonrasında yaşanan gelişmelerin anlatıldığı iddianamede, bu kazalar konusunda uzman ve literatüre yargıç bilirkişilerden oluşan heyetin 23 Mayıs ve 7 Haziran tarihlerinde bilirkişi raporlarını sundukları ve bu raporlar incelendiğinde 43 sanığa kusur verildiği, sanıklardan 12’sinin asli, 31’inin tali kusurlu oldukları belirtiliyor.İddianamede yer meydan bilirkişi raporunda ise ilgili yönetmeliklerdeki hudut değerlerin bazı parametreler açısından aşılmış olması sebebiyle etraf kirliliğinin meydana geldiği kanaatine varıldığı, hadise günü ve öncesine ait hadise yerinde bulunan radar sistemleri ile kamera kayıtlarının incelenmesine dair kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenen araştırma ve çözümleme tutanaklarında ise yığın liç bölgesi olduğu değerlendirilen sol üst kısımda 11 Şubat itibarıyla renk değişiminin başladığının ve 13 Şubat’ta renk değişiminin net şekilde artarak alt kısımlara doğru yoğunlaştığının görüldüğü anlatılıyor.Haberin Devamıİddianamede, meydana gelen olayın mevzuat uyarınca amel kazası olduğu ve kazada kaçınılmazlık unsuru bulunmadığı, olayın meydana gelmesinde proje idare mekanizmasının doğru ve işler şekilde kurulmadığı, Faz 4B olarak kapasite artışına gidildiği, hazırlanan projelerde tasarım hatalarının bulunduğu, işletme aşamasında proje tasarım kriterlerinin yetersiz takip edildiği, uyarı sistemlerinin yetersiz olduğu, çatlakların uyarı vermesi sonrası olayın etkin şekilde yönetilmesini sağlayacak sistemin bulunmadığı, Maden ve Çevre Kanunu kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmediği ve bunun sonucu Faz 1, 2, 3 inşaatı sonrası fazla daha olumsuz koşullardaki topografya üzerinde kapasite artışına gidildiği kaydediliyor.Haberin DevamıTüm sanıkların “Taksirle ölüme ve yaralanmaya sebep olmak” suçundan 2 yıldan 15’er yıla kadar hapisle cezalandırılmasının talep edildiği iddianamede, altın madenini o devre işleten şirketin Kanadalı yöneticisi I.R.G. ile C.Y.D. ve K.Ö. hakkında ayrıca “Çevreyi taksirle kirletmek” suçlarından adli nakit ya da toprak, ab veya havada kalıcı tesir bırakması halinde 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası isteniyor.Davanın ilk duruşmasının 17 Mart’ta yapılacağı öğrenildi.
Haberin DevamıAnkara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Ankara 13’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde ‘Ayhan Bora Kaplan’ suç örgütü ile bağlantılı ‘gizli tanık’ davasında yargılamaları devam eden polisler, eski İl Emniyet Müdür Yardımcısı Murat Çelik, eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kerem Gökay Öner, eski Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan hakkında yeni bir soruşturma başlatıldı. Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, FETÖ firarisi Cevheri Güven’e bilgi ve vesika sağladıkları iddiasıyla, ‘Örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleme’, ‘Görevi kötüye kullanma’ ve ‘Gizliliğin ihlali’ suçlarından düzenlenen iddianame, Ankara 17’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Sanıklar hakkında ayrı ayrı 9’ar yıl 6 aydan 21’er yıl 6 aya kadar hapis cezaları istendi.Haberin DevamıÖRGÜTLE İLTİSAKLARI TESPİT EDİLEMEDİİddianamede, şüpheliler Kerem Gökay Öner, Murat Çelik ve Şevket Demircan’ın FETÖ/PDY üyelerinin şifreli haberleşme programlarından olan Bylock programını kullanmadıkları, örgüt ile irtibat ve iltisaklarını gösterir kanıt niteliğinde herhangi bir veri tespit edilemediği belirtildi. Şüphelilerden Murat Çelik ve Kerem Gökay Öner’in Bank Asya’da herhangi bir hesaplarının bulunmadığı, şüpheli Şevket Demircan’ın Bank Asya’da 2007 yılında açılmış hesabının 2013’ten bu yana kullanılmadığı tespitine yer verilen iddianamede, şüphelilerin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle bağlantılı herhangi bir soruşturmalarının bulunmadığına yer verildi.GİZLİLİK KARARLARINI İHLAL ETTİKLERİ KAYDEDİLDİİddianamede, ‘Ayhan Bora Kaplan’ suç örgütüne yönelik soruşturma dosyasına ilişkin evrakların, şüpheliler tarafından, gizlilik kararına rağmen; henüz soruşturma tamamlanıp ilgili belgeler aleniyet kazanmadan öbür kişilerle paylaşılarak, gizlilik kararlarının ihlal edildiği kaydedildi. Şüpheliler Murat Çelik, Kerem Gökay Öner ve Şevket Demircan’ın dosya kapsamına yansıyan faaliyet ve eylemleri itibariyle örgütün hiyerarşik yapısına iç olduğunu gösteren eylemlerinin tespit edilemediği ancak gerçekleştirdikleri tespit edilen eylemleri ile örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleme, bu kapsamda görevlerinin sağladığı kolaylıktan yararlanarak, soruşturma evresinde alınan ve soruşturmanın tarafı olan kişilere karşı gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğini ihlal etmek suretiyle gizliliğin ihlali ve görevi kötüye kullanma suçlarını işledikleri belirtildi.Haberin Devamıİddianamede, şüpheli Serkan Dinçer’in materyallerinden elde edilen dosya içeriğinden temin edilen Bora Kaplan’a ait anlatım tutanağı incelendiğinde; son sayfasının ifadeyi meydan komiser tarafından imzalı olduğu kaydedildi. FETÖ firarisi Cevheri Güven’in ‘Yılın skandalı istihbarat binasında bitcoin çiftliği’ başlıklı ve ‘İşte Soylu ve çetesini çökerten adam’ başlıklı YouTube kanalından yayınladığı videolar incelendiğinde; Serkan Dinçer’in dijital materyal içeriklerinden elde edilen Bora Kaplan’a ait anlatım tutanağının ve eklerinin aynen yayınlandığı tespitine yer verildi.İddianameye göre elde edilen delillerden; şüphelilerin örgüt hiyerarşisinde yer almadıkları, örgüt üyesi olduklarına ilişkin herhangi bir delilin şu aşamada elde edilemediği, eylemlerinin silahlı terör örgüt üyeliğinin kabulüne temel olacak şekilde devamlılık, çeşitlilik ve yoğunluk içermediği anlatım edildi. Ancak eylemleri ile örgüte fayda sağlamak amacıyla hareket ettiklerinin tespit edildiği, bu kapsamda gizlilik kararına rağmen sorumluluklarında yürütülen soruşturma dosyasına ait evrakların henüz aleniyet kazanmadan Cevheri Güven isimli örgüt mensubunun Youtube kanalında yayınlanmasını sağladıkları kaydedildi. İddianamede şüphelilerin ‘Örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işleme’, ‘Görevi kötüye kullanma’ ve ‘Gizliliğin ihlali’ suçlarını oluşturduğu tespit edilerek haklarında kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte ve yeterlilikte şüphe oluşturan kanıt elde edildiği anlatım edildi.
Haberin DevamıCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen, Necip Fazıl Kısakürek’in manevi mirasını yaşatma amacıyla verilen ‘Necip Fazıl Ödülleri’ programına katıldı. Törende, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, İstanbul Valisi Davut Gül ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım ile fazla sayıda davetli yer aldı.�’BU HAKİKATİ ANCAK, NASİPLİ OLANLAR İDRAK EDEBİLİR’Burada konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her biri ardında önemli izler, değerli eserler ve kült metinler bırakan bu isimler, fikir ve kültür dünyamızın hacmini, zenginliğini, bereketini bizlere yine tekrar gösteriyor. Bu topraklar onlarca asırdır, ilmin, hikmetin ve erdemin o geniş teknesinde yoğurulmuştur. Bu topraklarda doğmak, bu millete, bu medeniyete bu ümmete mensup olmak bize Allah’ın bir lütfudur, bir hediyesidir, ikramıdır. Bu hakikati ancak, nasipli olanlar idrak edebilir. Bu mesuliyeti, bu mensubiyet bilincini yalnızca, muhlis olanlar, bu millete sevdalı olan gönül erleri taşıyabilir” dedi.Haberin Devamı�’NECİP FAZIL ‘AYASOFYA BİR GÜN AÇILACAK’ DEDİ; BİZE NASİP OLDU’Erdoğan, Necip Fazıl’ın şiirlerinin Türk kültür ve medeniyetini yansıttığını belirterek, “Medeniyet köklerinden kopmamış sinesinden çıktığı millete gönül bağını kesmemiş şairler halkın ve hakikatin zamanı aşan coşkun sesidir. Onlar birbirini ismen şeklen ve ruhen tanımayan insanları arasında kelimelerle bağ kurar yol açar yoldaş olurlar. Mısralarıyla milli şuuru besler milli kimliğin ihyasına hizmet ederler. Üstat tam olarak böyle bir şairdir. Fazıl’ın şiirleri medeniyetimize düşülmüş birer dipnot hükmündedir. Allah rahmet eylesin. Sultanahmet Meydanı’nda, malum ısı kulesi, üstat konuşuyor, yoksul de o gün takdimini yapıyor. Ve oradan eliyle Ayasofya’yı gösteriyor. Ayasofya bir gün açılacak, bir gün açılacak, bir gün açılacak diyordu. Üstat böyle ileri görüşlü biriydi ve açmak da bu fakire nasip oldu. Üstadın zamanı aşan şiirleri bizi anlatır. Davamızı, ülkümüzü anlatır. Derinlerdeki cevherimizi ortaya çıkarır. Necip Fazıl’ın şiirlerini okuyan bir yabancı dahi bizi ve tarihimizi net bir şekilde görür. Yaşadığımız acıları, çektiğimiz çileleri anlatır” dedi.Haberin Devamı�’SINIR ÖTELERİNDEN ESEN RÜZGARLARLA YELKENLERİNİ ŞİŞİRENLER, NECİP FAZIL’IN MİRASINI KAVRAYAMAZLAR’Hedeflenen gençliğin, üstadın gençlik anlayışı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Necip Fazıl’ın en aka kavgası, bu milletin geleceğine kastedip toplum mühendisliğine soyunanlar olmuştur. Üstat, biricik parti zihniyetinin köklerinden koparılmış gençlik projesine karşı çıkmış, kim olduğunu, nereden geldiğini, neler yapabileceğini bilen bir neslin yetişmesi için son nefesine kadar emek vermiştir. Üstadın ülkü gençliği, zaman ve mekan bana emanettir şuurunda olan bir gençliktir, anlatım bu. Gerçek hürriyeti, Hakk’a kullukta gören bir gençlik. Kökleri ezele, dalları ebede uzanan bir gençlik. Dilinin, dininin, ilminin, kininin davacısı bir gençlik. Bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik. Kim mevcut diye seslenildiğinde, sağına soluna bakmadan ‘ben varım’ diye ortaya çıkacak bir gençliktir. Üstadın uğruna ömrünü adadığı gençlik, binlerce yıllık kadim tarihimizden süzülüp gelen ecdadın cevherini, maneviyatını, imanını, ahlakını, kahramanlığını ve hayalini benliğine harç etmiş bir gençliktir. İşte bu gençliktir ki, çağdaş zamanlarda milli benliğini ve öz değerlerini koruyarak evvela kendisini yükseltecek, sonra da milleti yüceltecek ve Kızılelma ‘ya uzanacaktır, örneğin bu. Bu yönüyle üstadın ülkü gençliği, bizim de idealimizdeki gençliktir. Türkiye Yüzyılı hedeflerine kilitlendiğimiz bu tarihi dönemeç, üstat Necip Fazıl’ın Büyük Doğu ismi ile kavramlaştırdığı hedefle aynıdır. Bugünkü klavye kahramanlarının ve sosyal medya şovmenlerinin bunu anlaması elbette zordur. Sınır ötelerinden, okyanus ötelerinden esen rüzgarlarla yelkenlerini şişirenler, milletinin duygularına tercüman olmuş Necip Fazıl’ın zaman geçtikçe daha da büyüyen mirasını kavrayamazlar. Çünkü üstat hakir görülen, değersiz gösterilen milletimizin hasretlerine seslenmiş, o hasretleri söz ve fikir sancağı haline getirmiştir. Şiirleri ile milletimizin yüreğindeki korları dışarı çıkarmış, hepimizin takip ettiği, yarınlarda da takip edilecek işaret fişeklerine dönüşmüştür. Bizim kuşağımızı uyandıran üstadın yaktığı bu meşale, bugün de yarın da yolumuzu aydınlatmaya, bize cihet göstermeye devam edecektir” dedi.Haberin Devamı�’YIKILMAYAN KİŞİLİĞİ DAİMA TAKDİR VE HAYRANLIKLA YAD EDİLMİŞTİR’Erdoğan, şairin siyasi baskılara maruz kaldığına değinerek, “Duygu ve fikir dünyamız bizi, içinde yaşadığımız toplumla bazen birleştiren, bazen de farklı kılan en bariz vasfımızdır. Bir buğday tarlasındaki başaklardan bazılarının daha yüksek durduğu gibi, aka kalabalıklar arasında da fikirleriyle, yazılarıyla gönül tellerimize dokunan şiirleriyle temayüz eden nice fikir, kalem erbabı çıkabiliyor. Merhum Necip Fazıl Kısakürek ‘i, bu özel insanların son örneklerinden biri olarak kabul ediyoruz. Üstadı yakinen tanıyanlar, onu herkesten farklı kılan üç önemli hasletinden bahsederler. Bunlardan ilki, yaşadığı çalkantılı hayata, girdiği polemiklere, maruz kaldığı siyasi baskılara, adli takibata, yargılamalara, hapis cezalarına ve yakasını bir türlü bırakmayan şeker hastalığına rağmen dinç bir vücut ve kafa yapısını muhafaza edebilmiş olmasıdır. Onun her şeye rağmen pes etmeyen, eğilmeyen, yıkılmayan kişiliği daima takdir ve hayranlıkla yad edilmiştir” ifadelerini kullandı.Haberin Devamı�’SULTAN-I ŞUARA YANİ ŞAİRLERİN SULTANI, ÜSTADA LAYIK GÖRÜLDÜ’Erdoğan, şairin eserlerinde tefekkürün hissedildiğini vurgulayarak, “Üstadın ikinci mümeyyiz vasfı, emsalsiz sanatkarlığıdır. Necip Fazıl, şiirden tiyatroya, edebiyatın her sahasına mührünü vurduğu gibi siyasi, içtimai, tarihi konulara dair yazdığı kütüphane dolusu eserleri ile yaşadığı dönemin gündemini belirlemiş bir isimdir. Bir müellif için, sanatın, edebiyatın ve ya ilmin, pek fazla dalında yetkinleşip farklı eserlere ömür vermek elbette takdire şayan bir meziyettir. Bilhassa şiirdeki mevkiini anlamamız için ona layık görülen ‘Sultan-ı Şuara’ yani şairlerin sultanı, üstada layık görüldü. Bunu hatırlamamız kâfidir. Onu farklı kılan üçüncü özellik ise, kendi lisanıyla her şeyin künhüne vakıf olma arzusudur. Gayesi, görünen ve görünmeyenin ardındaki o baki hakikate vasıl olmaktı. Bir sohbetinde Peygamber Efendimizin cümleleriyle ‘Ya Rabb bana eşyanın hakikatini olduğu gibi göster’ diye dua etmişti. Anladım ki sanat, Allah’ı aramakmış, marifet bu, gerisi yalnız, çelik çomakmış. Fikrin, davanın ve çilenin şairi olarak mutlaka hakikati ararken, sırları ve güzellikleri keşfetmek istediğini, eşyadan tabiata, tarihten cemiyete hemen her konuda derinlemesine tefekkür ettiğini, onun tüm eserlerinde hissedersiniz” diye konuştu.Haberin Devamı�’FİLİSTİN’İ TUVALİNE TAŞIYAN KIYMETLİ RESSAM SÜLEYMAN MANSUR ‘U TEBRİK EDİYORUM’Erdoğan, dün aramızdan ayrılan sanatçı Ferdi Tayfur için de kafa sağlığı dileyerek, “Bu yıl şiirden ilk esere, müzikten roman ve hikaye, 8 farklı dalda ödül takdim ediyoruz. Filistinli mazlumların direnişine fırçasıyla, paletiyle, çizgileriyle destek veren, Filistin’i tüm unsurlarıyla tuvaline taşıyan değerli ressam Süleyman Mansur ‘u tebrik ediyorum. Kendisinin şahsında, tam 455 gündür İsrail’in saldırıları altında mevcut oluş mücadelesi veren Filistinli kardeşlerimizi saygıyla selamlıyor, bu vesileyle Filistinli şehitlerimize Mevla’dan bir kere daha rahmet niyaz ediyorum. Dün gece aramızdan ayrılan arabesk müziğin aka ustalarından Ferdi Tayfur’a da Allah’tan rahmet, yakınlarına ve tüm sevenlerine sabır diliyorum. Merhum Ferdi Tayfur ‘u, her biri gönlümüze dokunan muhteşem şarkılarının yanı dizi ülkesine, milletine ve devletine sevdalı vatanperver, bir kamu sanatçısı olarak da her zaman özlemle yâd edeceğiz. Sanat camiamızın ve Ferdi Tayfur tutkunlarının başı sağ olsun diyorum ve Necip Fazıl ödüllerine layık görülen tüm edebiyatçılarımızı, sanatçılarımızı ilim ve kültür insanlarımızı şahsım ve milletim adına bir kere daha tebrik ediyorum” şeklinde konuştu.�ÖDÜLLER CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN TARAFINDAN TAKDİM EDİLDİNecip Fazıl ödülleri, bu yıl, ‘Güneşten başını göklere yükselt’ sloganıyla düzenlendi. Törende ödüller, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından takdim edildi. M. Fatih Andı, Turan Karataş, Ahmet Murat Özel, Necip Tosun, Aykut Ertuğrul ve Melike Günyüz’den oluşan jürinin aldığı kararlar neticesinde; Necip Fazıl Şiir Ödülü Furkan Çalışkan’a, Necip Fazıl Hikâye-Roman Ödülü Naime Erkuvan’a, Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü Dr. Mustafa Merter’e, Necip Fazıl İlk Eserler Ödülü Gülşen Funda’ya, Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü Süleyman Mansur’a, Necip Fazıl Çocuk Edebiyatı Ödülü Nehir Aydın Gökduman’a, Necip Fazıl Müzik Ödülü Muzaffer Ertürk’e, Necip Fazıl Saygı Ödülü ise Hasan Çelebi’ ye verildi. Gözden KaçmasınKültür ve Turizm Bakanı Ersoy, 11. Necip Fazıl Ödülleri programında konuştu: Sanata ve sanatçıya destek olmaya devam edeceğizHaberi görüntüle
Haberin DevamıOlay, 15 Kasım 2024’te öğle saatlerinde Abdullahpaşa Mahallesi 263’üncü Sokak’ta meydana geldi. Vahap Selim Çetin (26), yerel televizyonda muhabir olan kız arkadaşı Semra Demirelli’nin evine gitti. Demirelli’nin annesinin de evde olduğu sırada ikili arasında iddiaya göre ‘kıskançlık’ meselesi nedeniyle tartışma çıktı. Bu sırada Vahap Selim Çetin, yanında getirdiği tabancayla Semra Demirelli’ye ateş etti. Ensesinden vurulan Demirelli ağır yaralanırken, şüpheli kaçtı. İhbar üzerine adrese sıhhat ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerinden kaçan Vahap Selim Çetin de Akçakiraz beldesinde tabancasını başına dayayarak ateş etti. Ağır yaralanan Çetin, kaldırıldığı Fethi Sekin Şehir Hastanesi’nde yaşamını yitirdi. Fırat Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılan Semra Demirelli de 49 gün süren ömür mücadelesini kaybetti. Demirelli’nin cenazesi, otopsi için morga götürüldü.
Haberin DevamıAile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, sosyal medya hesabından paylaşım yaparak, bazı basın yayın organlarında ve sosyal medyada ‘Zonguldak’ta 14 yaşındaki kız çocuğu doğum yaptı’ haberlerine ilişkin izah yaptı.”ŞÜPHELİ ŞAHIS TUTUKLANARAK CEZAEVİNE GÖNDERİLMİŞTİR”Yapılan açıklamada, “Söz konusu olayın emniyet birimlerine intikal etmesiyle beraber Zonguldak İl Müdürlüğü ekiplerimiz ivedilikle harekete geçmiştir. 14 yaşındaki kız çocuğu ve dünyaya getirdiği bebeğin hastanedeki sıhhat kontrollerinin tamamlanmasıyla beraber devlet himayesine alınması için lüzumlu işlemler başlatılmıştır. Olayla ilgili gözaltına alınan şüpheli şahıs tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Hukuki sürece bakanlık olarak müdahil olup, suçlunun en ağır cezayı almasının yakın takipçisi olacağız” ifadeleri kullanıldı.