Plastik kirliliğinin etraf ve insan sağlığı açısından boyutları hakkında, Türk ilim insanları tarafından gerçekleştirilen çalışma, dünyada bir ilk olarak literatüre girdi. Çalışma, mikroplastikle kirlenmiş besinleri tüketen insanların midesindeki mikroplastik varlığını sayısal olarak ortaya koyuyor. Bu sayede insan midesinde mikroplastik olduğu ilk kere tespit ve teşhis edildi. Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Tıbbi Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) Savunma Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sermet Sezigen, SBÜ Gülhane Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı’ndan Prof. Dr. Sait Özsoy, Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Gündoğdu ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü Deniz Biyolojisi ve Balıkçılığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Erkan Kıdeyş tarafından yürütülen çalışmanın sonuçları bu yıl “Forensic Science International” isimli seçkin bir adli bilimler dergisinde yayımlandı. Aşağıdaki satırlarda, yaşamımızda aka yer tutan plastikler ve plastikler grubu içinde yer meydan mikroplastikler hakkında umumi bilgiler ile fazla bilinmeyenler bulunuyor. İşte detaylar: PLASTİK ÜRETİMİNDE DÜNYADA 6. AVRUPA’DA 2. SIRADAYIZ Çoğunlukla petrol türevi maddelerden üretilen plastik malzemeler; göreceli olarak ucuz maliyetleri nedeniyle başta gıda sektörü olmak üzere her alanda yaygın kullanılıyor ve pek fazla konuda hayatımızı kolaylaştırıyor. Plastiğin ilk üretimi ve kullanımı 1900’lü yılların başına kadar uzanıyor. 2021 ve 2023 yıllarında Birleşmiş Milletler (BM) ve birçok uluslararası kuruluşun desteği ile hazırlanan raporlar, 1950’li yıllardan itibaren küresel boyutta plastik üretiminin yıllık 1.5 milyon tonla başlayıp 2020 yılında yıllık 367 milyon tonluk bir üretime ulaştığını gösteriyor. Üretim ve tüketim eğilimlerinin bu oranda artmaya devam etmesi halinde 2050 yılında dünya çapında yıllık plastik üretiminin 1.1 milyar tona ulaşması bekleniyor. 2022 yılında tüm dünyada 430 milyon ton, ülkemizde ise 10.5 milyon ton plastik ürün üretildiği, Türkiye’nin plastik üretim kapasitesi açısından dünyada altıncı, Avrupa’da ise Almanya’nın ardından ikinci sırada yer aldığı belirtiliyor. 1950 YILINDA NE OLDU? 1950 yılından itibaren plastik ambalajlar kâğıt, metal ve cam gibi geri dönüştürülebilir malzemelerin yerini alıyor. Bu ambalajlar, gıdaların daha uzun süre taze kalmasına, gıda israfını azaltmaya ve tüketicilere daha fazla çeşitte gıda ürünü sunulmasına aracı oluyor. Plastik ambalajlar ayıca gıdaların paketlenmesi ve dağıtılmasını da kolaylaştırıyor. Tüm dünyada üretilen plastiklerin aka bölümü; biricik kullanımlık alışveriş poşeti, gıda ambalajı, tabak, bardak, çatal, kaşık, bıçak ve pipet gibi kısa kullanım ömürlü malzemeler olarak sıralanıyor. 1950-2017 yılları arasında 3.4 milyar tondan fazla plastik ambalaj üretildiği tahmin ediliyor. Sadece 2018 yılında tüm dünyada 481.6 milyar tane pet şişe satıldığı belirtiliyor. 1950-2017 YILLARI ARASI ÜRETİLEN PLASTİKLERE NE OLDU? 1950 yılından itibaren dünyada yaklaşık 9.2 milyar ton plastik üretimi gerçekleşiyor. Toplam plastik üretiminin yaklaşık yüzde 30’unun günümüzde halen kullanıldığı varsayılırsa geriye kalan 6.9 milyar ton plastik, ekosistemimizde yerini atık olarak alıyor. 1950-2017 yılları arasında üretilen plastiklerin ancak yüzde 10’undan daha azının geri dönüştürüldüğü tahmin ediliyor. ARTMIŞ MİKROPLASTİK YÜKÜNÜN SAĞLIK RİSKLERİ Bilim insanları mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin henüz tam olarak anlaşılamamış olduğunu söylüyor. Buna karşın, çevresel kaynaklı mikroplastik alımı ile buna bağlı zararlı kimyasal alımındaki artışın sebep olabileceği risklerin; insanlarda azalmış üreme fonksiyonu, kalp-damar hastalıkları, Tip 2 diyabet, çocuk obezitesi, alerjik astım, bozulmuş nöral gelişim ve bazı dejeneratif beyin hastalıklarının artışı ile ilişkili olduğuna dair yayınlar bulunuyor. Artmış mikroplastik yükünün bağırsak mikrobiyomunun çeşitliliği ve dengesini bozarak bağışıklık sistemine ziyan verebileceğine de dikkat çekiliyor.ANNE KARNINDAKİ BEBEK DE MARUZ KALABİLİR Mikroplastiklerin insan vücudundaki varlığının tespit edilmesi genellikle otopsi çalışmaları, biyopsiler ve doku analizleri ile gerçekleştirilip belgeleniyor. İlk kere 2018 yılında yapılan bir çalışmada, farklı ülkelerden 8 katılımcının dışkı örneklerinde mikroplastik tespit edildiği bildiriliyor. 2020 yılında yapılan bir çalışmada ise insan plasentasında mikroplastiklerin bulunduğu rapor ediliyor. Bu rapor, ana karnındaki bebeğin de mikroplastiklere maruz kalabileceğini göstermesi açısından önemli bulunuyor ve bunun fetal gelişim üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği düşünülüyor. Nanoplastik boyutundaki partiküllerin, kan-beyin bariyerini aşarak nörolojik rahatsızlıklar açısından da risk oluşturabileceği, hayvan deneylerinin, plastik partiküllerin nörotoksisiteye sebep olabileceğini göstermesi açısından önemli olduğu belirtiliyor. SAĞLIĞA ETKİSİ MARUZ KALINAN MİKTARA GÖRE DEĞİŞİYOR Mikroplastiklerin sıhhat üzerindeki etkisinin aka ölçüde maruz kalınan miktara bağlı olduğu belirtiliyor. Ancak, gıda ve ab kaynaklarından alınan mikroplastiklerin tam miktarını ölçmek hâlâ zor olduğu için insan organlarında birikim düzeyleri ve uzun vadeli etkileri konusunda daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyuluyor. Günümüzde nanoplastiklerin biyoyararlanımı ve toksisitesinin de henüz tam olarak anlaşılmış olmadığı belirtiliyor. Uzmanlar, mikroplastik maruziyeti ile spesifik sıhhat sorunları arasındaki bağlantıları ve mikroplastik maruziyetine bağlı insan sağlığı risklerini inceleyen daha geniş çaplı insan çalışmalarına ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. MİKROPLASTİKLERİN MİDEDEKİ VARLIĞI BİLİNMİYORDU Dünyada bir ilki gerçekleştiren araştırma ekibinden Doç. Dr. Sermet Sezigen, haberimize sebep olan konuyla ilgili olarak, “Bugüne kadar insana ait pek fazla dokuda, organda ve biyolojik sıvıda mikroplastik varlığı gösterilmesine rağmen mikroplastiklerin vücuda girdiği en önemli kapı olan sindirim sisteminde, bilhassa de midedeki varlıklarıyla ilgili bir çalışma bulunmuyordu. İnsanların tükettikleri besinler yoluyla maruz kaldıkları mikroplastik miktarı ile insan dışkısındaki mikroplastik miktarını biliyorduk. Buna rağmen çalışmamıza başlamadan önce sindirim sisteminin girişinde yer meydan mideye gıdalar yoluyla ne kadar mikroplastik ulaştığını bilmiyorduk” diyor ve devam ediyor; TEKSTİL ÜRÜNLERİ VE MUHTELİF AMBALAJLARA DİKKAT! “Çalışmamızda mikroplastiklerle kirlenmiş besinleri tüketen insanların midesinde (çok asidik bir ortamda) mikroplastik varlığını sayısal olarak ortaya koyduk. Araştırma ekibimiz tarafından, dünyada ilk kere insan midesinde mikroplastik varlığının tespit ve teşhis edildiği bu çalışmamızda, muhtelif nedenlerle hayatını kaybetmiş 26 kişinin mide içeriklerinden örnekler alındı ve alınan örnekler ön işlemden geçirildikten sonra analiz cihazları ile incelendi. İnsanlarda mikroplastik maruziyetinin boyutu; yaş, cinsiyet, diyet ve ömür tarzına göre değişiklik gösteriyor. Biz çalışmamızda; anlık olarak insan midesinde ortalama 10 tane mikroplastiğin bulunabileceğini, sıvı ve misli besinlerle bir insanın günlük 30 ila 40 arası mikroplastiğe maruz kalabileceğini ortaya koyduk. Mide içeriğinde bulunan mikroplastikleri incelediğimiz zaman bunların ağırlıklı olarak tekstil ürünlerinden ve muhtelif ambalajlardan kaynaklandığını gördük.” MİDEDEKİ MİKROPLASTİK BOYUTU DAHA BÜYÜK Çalışmanın bir öbür önemli göstergesi, midedeki mikroplastiklerin boyutlarının daha büyük, dışkıdaki mikroplastiklerin boyutlarının ise daha ufak olarak değerlendirilmesi. Buradan yola çıkarak, mikroplastiklerin sindirim sistemi boyunca yaptıkları yolculukta daha ufak parçalara ayrıldıkları, bu ufak parçacıkların, başta dolaşım sistemi olmak üzere pek fazla farklı doku ve organa daha kolay ulaştıkları belirtiliyor.Mikroplastik ve nanoplastiklerin insan vücudunda muhtelif dokulardaki konsantrasyonlarının araştırılması, uzmanlara plastiklerin biriktiği doku ve organlarda ortaya çıkan rahatsızlıklar ve plastik maruziyetinin boyutu arasındaki potansiyel ilişkiler hakkında daha detaylı bilgi sağlıyor. Bu araştırmalarla plastik varlığının insan vücudunda yol açtığı hastalıkların mekanizması hakkında daha detaylı bilgi edinilmesinin de olası olduğu belirtiliyor. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM PROGRAMI RAPORU Çevre ve insan sağlığı açısından mikroplastik maruziyetinin kontrolü aka ehemmiyet taşıyor. 2021 yılında yayımlanan Birleşmiş Milletler İklim Programı Raporu’na göre atık hiyerarşisinde önceliğin atık üretimini azaltmak, mümkünse en üye indirmek olduğu belirtiliyor. Buna göre, atıkları kaynağında (ev ve işyerlerinde) türlerine göre ayırmak, dönüştürerek yeniden kullanabilmek ve geriye kalanları çevreyi koruyacak şekilde depolamak veya imha etmek gerekiyor. Atık yönetiminde ulaşılması gereken hedefin; bilinçli tüketici, sıfır plastik atık üretimi ve bilinçli atık yönetimi olduğu belirtiliyor. Doç. Dr. Sermet Sezigen TEK KULLANIMLIK PLASTİK AMBALAJLAR YASAKLANMALI MI? Uzmanlar biricik kullanımlık plastik ambalajların kullanımının sınırlandırılması ve sonrasında yasaklanmasının, plastik atık yönetimi için iyi bir başlangıç olacağını düşünüyor. Türkiye’de plastik poşet kullanımının ücretlendirilmesinin önemli bir adım olduğu ve kullanım oranını yüzde 75 azalttığı belirtiliyor. İkinci aşamada, öncelikle pilot illerde oluşturulan plastik meşrubat ambalajı depozito iade sistemlerinin tüm Türkiye’de yaygınlaştırılması bulunuyor. Son aşamada ise biricik kullanımlık plastik ambalajlar yerine geri dönüştürülebilir kâğıt, tabii dokuma, cam veya metal ambalajların kullanılmasına ağırlık verilmesi öneriliyor. 1980’lerden itibaren kullanıma giren biyo bozunur plastikler ve biyoplastikler, plastik atık kirliliği için bir çözüm olarak sunulsa da 2018 yılında dünyadaki yekün plastik üretiminin ancak yüzde 0.6’sının biyobozunur plastik ve biyoplastik ürünlerden oluştuğunun unutulmaması gerekiyor. Yarın: Nehirler ve denizlerdeki tehlike! 2020 yılında yapılan bir çalışmada 496 balık türünden yüzde 65’inin bağırsaklarında mikroplastik tespit edilmesinin nedeni nedir?
SPOR
Az önceSPOR
Az önceSPOR
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
Az önce